Cinsel işlev bozuklukları bireyin cinsel doyum isteğinde, cinsel tepki verme veya cinsellikten zevk alma yetisinde belirgin bozulmalar ile karakterize edilen bir grup bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Tanımın geniş kapsamı göz önüne alındığında bu tanımı okuyanların kafasında belirli sorular oluşabilir. Örneğin: “‘Belirgin bozulmalar’ darken neyi kastediyoruz?”, “Cinsel işlev bozukluklarına ne sebep olur?”, “Cinsel işlev bozuklukları ne kadar yaygındır?”, “Cinsel işlev bozukluklarının tedavileri nelerdir?”…

Bu soruları yanıtlamadan önce sağlık uzmanları tarafından kullanılan bir tanı ölçütü kılavuzunda tanımlanan cinsel işlev bozukluklarından bahsetmek gerekir. Sağlık uzmanlarına teşhis ve tedavide yardımcı olan çeşitli araçlar, sınıflandırma sistemleri ve kılavuzları bulunmaktadır. Değerlendirme ve teşhis için yaygın olarak kullanılan bir kılavuz olan Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabının son versiyonunda (DSM-5) yedi cinsel işlev bozukluğundan bahsedilmektedir. Bu yedi cinsel işlev bozukluklarının dört tanesi biyolojik erkeklere (yani erkek cinsel organıyla doğan bireyler), üç tanesi ise biyolojik kadınlara (yani kadın cinsel organıyla doğan bireyler) özgü bozukluklar olarak listelenmektedir. Spesifik olarak:

Biyolojik erkeklere özgü cinsel bozukluklar:

  1. Geç boşalma
  2. Sertleşme bozukluğu
  3. Erkekte düşük cinsel istek bozukluğu
  4. Erken boşalma

Biyolojik kadınlara özgü cinsel bozukluklar:

  1. Kadında orgazm bozukluğu
  2. Kadında cinsel ilgi/uyarılma bozukluğu
  3. Cinsel organlarda-pelviste ağrı/içe girme bozukluğu olarak listelenmektedir.

Bu listeyi görenler, bu sınıflandırılmanın neden var olduğunu merak edebilir. İlk olarak, her bir cinsel işlev bozukluğu belirli semptomlar, nedenleri, gelişimleri, seyirleri ve risk faktörlerine göre birbirinden farklılık göstermektedir. Bu nedenle, belirli bir cinsel soruna uygun bir tedavi geliştirebilmek için sağlık uzmanlarının yukarıda belirtilen faktörlerle ilgili bilgilere sahip olması gerekmektedir. İkinci olarak, bu tanımlar sağlık uzmanlarının hastaları veya danışanları hakkında birbirleri ile iletişim kurabilmeleri için ortak bir terminolojiye sahip olmalarını sağlar. Son olarak bu tip kılavuzlar, bilimsel araştırmalarda ortak, bütünleştirici, tutarlı ve güvenilir bir yol çizilmesine öncü olmaktadır. En başta bahsedilen sıkça sorulan sorulara dönecek olursak…

“‘Belirgin bozulmalar’ darken neyi kastediyoruz?”

Belirgin bozulmalar derken, temel olarak yaşam aktivitelerini sınırlayan veya engelleyen, işlevsellikte ciddi bozulmalardan bahsedilmektedir. Bu tanıma göre cinsel işlev bozuklukları, kişinin cinsel yaşamıyla ilgili düşünce, duygu ve davranışlarında belirgin bir sıkıntının varlığından dolayı cinsel yaşamdan zevk alamama olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, birey eğer cinsel yaşamında belirli nedenlerden dolayısıyla (örneğin; arzu eksikliği, istemeye rağmen orgazma ulaşamama) zevk alamıyorsa ve bu semptomlara bağlı bir öznel sıkıntı varsa, cinsel bozukluktan şüphelenmek mümkündür. Şunu belirtmek gerekir ki, bireyler belirli semptomları gösterseler bile “cinsel işlevleri” konusunda endişe veya sıkıntı yaşamayabilirler.

“Cinsel işlev bozukluklarına ne sebep olur?”

Daha önce de belirtildiği üzere her cinsel işlev bozukluğunun birbirinden farklı (fakat zaman zaman benzerlik gösteren) nedenleri vardır ve cinsel işlev, biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel faktörler arasında karmaşık bir etkileşimi içerdiğinden, aynı tanıyı taşıyan bireyler arasında cinsel işlev bozukluğunun nedenleri farklılık gösterebilir. Bu nedenle bir cinsel sorunun kesin nedenini saptamak zor olabilir. Nedenlerdeki farklılık ve saptamadaki zorluk söz konusu olsa bile bazı ortak faktörler bu süreçte dikkate alınmaktadır:

  1. Partner faktörleri (ör. partnerin cinsel bozuklukları, partnerin sağlık durumu)
  2. İlişki faktörleri (ör. zayıf iletişim, cinsel aktivite arzusunda bireyler arası uyumsuzluk)
  3. Bireysel faktörler (ör. olumsuz beden imajı algısı, cinsel veya duygusal istismar geçmişi)
  4. İki veya daha fazla bozukluğun aynı anda veya birbirini takiben görülmesi durumu (ör. depresyon, anksiyete)
  5. Stresörlerin varlığı (ör. iş kaybı)
  6. Kültürel veya dini faktörler (ör. cinselliğe yönelik tutumlar)
  7. Tıbbi faktörler (ör. hormonal bozukluklar)

“Cinsel işlev bozuklukları ne kadar yaygındır?”

Cinsel işlev bozuklukları ile ilgili yapılan popülasyon çalışmaları, cinsel işlev bozukluklarının dünya çapında oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. Cinsel işlev bozukluklarının yaşla birlikte arttığı bulunmuştur, ancak bu bozuklukların semptomlarıyla ilgili kişisel sıkıntı, bireyler yaşlandıkça azalmaktadır.

“Cinsel işlev bozukluklarının tedavileri nelerdir?”

Yukarıda okuduklarınızdan da anlayabileceğiniz üzere, cinsel işlev bozukluklarının değerlendirilmesi ve tedavisi süreçlerinde göz önünde bulundurulması gereken birçok faktör bulunmaktadır. Bu nedenle sağlık uzmanları multidisipliner bir yaklaşımla bu faktörleri göz önünde bulundurarak tedavi stratejisi geliştirebilirler. Bu tedaviler tamamen biyolojik yaklaşımları, tamamen psikolojik yaklaşımları veya biyolojik ve psikolojik yaklaşımların bir  arada kullanılmasını içerebilir.

Cinsel işlev bozuklukları genellikle altlarında yatan sorun(lar) göz önünde bulundurularak tedavi edilmektedir. Bu nedenle altta yatan sorun(lar) biyomedikal bir sorunsa, tedavi belirli ilaçların kullanımını içerebilir. Öte yandan, sorun(lar) bir ilişki çatışmasından kaynaklanıyorsa, tedavi çift terapisini içerebilir. Örneklerden de anlayabileceğiniz gibi, tedavi süreçleri, cinsel sorunla ilgili çeşitli faktörlere bağlıdır. Bu nedenle, cinsel yaşamınızı etkileyen ve sizde sıkıntı yaratan herhangi bir cinsel problem yaşıyorsanız, bir sağlık uzmanına danışmanız en mantıklısı olacaktır. Bu şekilde, danıştığınız sağlık uzmanı tedavinin ne şekilde gerçekleşebileceği konusunda size destek olabilir.

Seray Soyman Willingness ekibinde Stajyer Psikoseksolog olarak çalışmakta, süpervizyon eşliğinde psikoseksüel eğitim ve cinsel destek seansları vermekte, eğitim ve atölye çalışmaları düzenlemektedir. Seray aynı zamanda Roma Sapienza Üniversitesi’nde Klinik Psikoseksoloji (Clinical Psychosexology) bölümünde yüksek lisansına devam etmektedir. Seray’ın araştırma ilgi alanları seks-pozitif davranışlar, cinsel alışkanlıklar, LGBTQIA+ çalışmaları ve cinsel iletişim konularını kapsamaktadır.

Kaynakça

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

DeRogatis, L. R. ve Burnett, A. L. (2008). The epidemiology of sexual dysfunctions. The journal of sexual medicine, 5(2), 289-300.

Hatzimouratidis, K. ve Hatzichristou, D. (2007). Sexual dysfunctions: classifications and definitions. The journal of sexual medicine, 4(1), 241-250.

Lipshultz, L. I., Pastuszak, A. W., Goldstein, A. T., Giraldi, A. ve Perelman, M. A. (Ed.). (2016). Management of sexual dysfunction in men and women: an interdisciplinary approach. Springer.

Wincze, J. P. ve Weisberg, R. B. (2015). Sexual dysfunction: A guide for assessment and treatment. Guilford Publications.